GENEL Ad: Daisuke Soyad: YuudaiCinsiyet: Erkek Yaş: BilinmiyorTürü: ShinigamiSeviyesi: VaizardEş/Sevgili: -- KARAKTER ÖZELLİKLERİ Kişisel ÖzelliklerDaisuke, eski günlerinde diğer shinigami'ler ile eğlenmeyi seven biriydi. Oradaki arkadaşlarının, dostlarının hatta tanımadıklarının bile mutlu olmalarını sağlamak için uğraşırdı. Bunu yapmaktan büyük bir zevk duyar ve tarifi olmayan bir haz alırdı. Ancak o günden sonra gözlerini açtığı dünyada hiçbir zaman eskisi gibi olamamıştı. Şimdi mutsuzdu ve etrafındaki insanların onun farkına varmamasından dolayı sadece kendine Zanpaktou'sun adamıştı. Onunla konuşur, sadece onu dinlerdi. Bir nevi paranoyak bir durum olsa da bu kuyudan çıkmaya gayret gösteriyordu. Şimdi eskisi ile kıyaslanamayacak bir hüzne yenik düşmüş ve her şeyini adadığı Seireitei'den uzak olmanın buhranını yaşıyordu. Bir diğer taraftan elde ettiği güç sayesinde kendine olan güveni daha da artmıştı. Eskiden uzak, yeniden çok daha uzaktı ve bu kaybolmuşluğun içinde kendine yapılanların intikamını almak için uğraşacaktı.
Dünya'ya geldikten sonra eski sevecenliği ve konuşganlığı gitmişti. Sürekli düşünüyor, sürekli aklında olan o belirli olayı yaşıyordu. Bu durum ise kendisini insanlardan soğutuyor gibiydi. Ama onları da umursamıyordu. Tek umursadığı şey kendisine yapılanlar ve bu yolda kendisine yandaş olabilecek kişilerdi.
GeçmişiHenüz daha küçük bir çocuktu Daisuke shinigami olduğu zaman… Gizleyemediği reiatsu’su onu bu seviyeye getirmişti. Eline aldığı sıradan bir tahta ile bile harikalar yaratıyordu sanki… Elindeki sıradan tahtayı her bir sallayışı bir sanat eseri gibiydi. Yaşıtlarına göre oldukça farklıydı, hem de çok… Rukongai’de yaşıtı olan çocuklar oyunlar oynayıp eğlenirlerken, Daisuke zamanını Seireitei’de çalışmakla geçiriyordu ve bundan da gerçekten zevk alıyordu. Onu izleyen insanları eğlendirmek ve hatta onların şaşkın bakışlarının odağı olmak onu her şeyden daha çok eğlendiriyordu. Bu yüzden shinigami olmayı seviyordu.
Daisuke shinigami macerasına 5. takım’da tam anlamıyla başlamıştı. Küçük yaşına rağmen bulunduğu mevki fazlaydı ve bu durum takımın kaptanı hariç neredeyse herkesi rahatsız ediyordu. Hatta bazıları onun torpil ile bulunduğu yerde olduğuna inanıyorlardı ve ne zaman bir görev verilse tüm takım olabildiğince ondan uzak duruyorlardı. Buna rağmen, herkes onun bir hollow’a yem olmasını beklerken, O üzerine sıçrayan kanlara aldırış etmeden bir hollow’dan diğerine geçiyor ve onu yok etmek için sahip olduğundan çok daha fazlasını veriyordu. Hollowlar için bu çocuğun elindeki bir kılıç bir giyotin gibi oluyordu. Elleri kolları bağlanmış bir şekilde yok edilmeyi bekliyorlar gibiydi…
Geçen birkaç yıl Daisuke’yi çok daha güçlendirmişti. Hem artık savaşlarda daha çok tecrübeliydi hem de artık takımındaki diğer insanları yönlendirebiliyordu. Daisuke’nin bu durumunun farkına varan sadece takım kaptanı değil, diğer bütün takımların kaptanlarıydı. Her ne kadar belli etmeseler de Daisuke’nin kendi takımlarına geçme ihtimalleri üzerinde duruyorlardı. Bu duruma cevabı ise 5. takım Kaptanı net bir şekilde vermişti. Daisuke’yi 5. teğmenliğe getirmişti. Ancak ortadaki en büyük problem Daisuke Zanpaktou’sunun daha Shikai haline bile ulaşamamıştı. Buna rağmen bulunduğu rütbede elinden geleni yapıyordu ve daha da yükselmek için Zanpaktou’sunu Shikai formuna geçirmek için özel çalışmalar yapıyordu. Ama ne kadar uğraşsa da bunu başarması imkansız gibi görünüyordu. Gücünün artması onda umut ışıkları saçması gerekiyorken o daha da karamsarlaşıyor ve bulunduğu rütbeyi bile hak etmediğini düşünüyordu. Artık ne eskisi gibi çalışıyordu ne de shinigami’liği önemsiyordu. Verilen görevleri yine başarı ile yerine getiriyordu ancak artık bundan haz almıyordu. Tüm bu olanlara kendisi göz yumabilse de olanlara göz yumamayan bir kişi vardı… Daisuke’nin güçlenmesi gerekirken güçsüzlüğe sürüklenmesini gören ve ona yardım elini uzatan bir kişi… Kendi takımının yani 5. takımın kaptanı…
Bir gün Daisuke tek başına elinde kılıcı ile oturuyorken kaptanı arkasında belirmişti. Daisuke ise eksiksiz yerine getirdiği tek şey olan saygısını belli etmek için ayağa kalkmış fakat kaptanı buna karşılık kınında usulca duran Zanpaktou’sunu Daisuke’nin boğazına dayamıştı. Daisuke’nin göz bebekleri yerinden fırlarmışçasına büyümüştü ve şaşkınlığının son safhasına bulunarak kaptanına bakmaktaydı. Kaptanı ise ona yalnızca bir şey söylemişti: “Bir shinigami için sahip olabileceği en büyük güç Zanpaktou’dur… Biz onlarla birlikte doğar, büyür ve ölürüz… Onlar olmadan ne bizler var olabiliriz ne de bizsiz onlar… Bu yüzden de bizler birbirimize ailemizden bile daha yakınızdır… Bizler aslında tek vücudu paylaşan iki kişiyizdir… Sen Yuudai Daisuke… Kendini ne kadar tanıyorsun? Kendini ilk tanıdığında kendin ile ilgili ilk ne öğrendin? Tabi ki adını… Şimdi vücudunun diğer sahibine sor, adın ne?”
Her şey bir anda olup bitmiş gibiydi. Kaptanının söyledikleri gözlerindeki şaşkınlık ifadesinden hiçbir şey değiştirmemişti. Doğru, bugüne kadar hiç adını sormamıştı! Daisuke aklındaki ve vücudundaki bütün her şeyi silmişti saniyeler içinde. Elinde tuttuğu Zanpaktou’sunu daha da sıkı kavramış ve onunla konuşabilmek için sadece ona odaklanmıştı. Giderek dünyası değişiyor, giderek bulutlar üzerinde yükseliyordu. Gözlerini açtığında silik bir silüet vardı karşısında… Bakışlarını göremiyordu ama gözlerini kendisine diktiğinden adı gibi emindi. Sessizliği anlaması oldukça zor bir fısıltı bozmuştu… “Hoş geldin… Yuudai Daisuke… Ben…” Gerisini duyamamıştı Daisuke. Adını öğrenme fırsatını kaçırmıştı. Kulaklarında mıydı problem? Hayır, başka her şeyi duyabiliyordu. Silüet giderek yok oluyor gibiydi. Daisuke ağzını açmakta güçlük çekiyordu. Sanki bir mühürle kapanmış gibiydi. Karşısındaki silüet artık yok olmaya yüz tutuyordu ki Daisuke ağzındaki mührü sanki kırmıştı ve istem dışı birkaç kelime çıkmıştı: “Yeniden canlan! Diril! (Ikasu)” Silüet şimdi yok olmaktan kurtulmuş gibiydi ve giderek daha netlik kazanıyordu. Artık Daisuke sesini de daha net duyuyordu: “…adım Getsumeihime (Ay Işığı Prensesi)…” Artık karşısında çok güzel bir bayan duruyordu. Bembeyaz teni ve beyaz ışıklar saçan gözleri ile Daisuke’ye gülüyordu. Yüzündeki masumiyet görülmeye değerdi. Tatlı sesi içini okşamıştı Daisuke’nin. Artık adını biliyordu. Hemen gözlerini açtı Daisuke ve elindeki Zanpaktou’suna gülümseyerek baktı… Artık Daisuke de O da bu olaya hazırdı… “Ikasu; Getsumeihime!”
Daisuke’nin Shikai’ye ulaşması belki de en çok kaptanını sevindirmişti. Şimdi her şey için daha ideal bir insandı ve daha fazla sorumluluk alabilecek düzeye gelmiş olduğunu düşünüyordu. Bunun için de ilk çalışması onu 3. teğmen yapmak oldu. Daisuke yeni rütbesinde artık eskiye nazaran çok daha güçlüydü çünkü artık Zanpaktou’suyla beraber yaşıyor, onunla birlikte her şeyi yapıyor, tüm sırlarını, kısacası içini dökebileceği bir arkadaş olarak görüyordu. Buna bağlı olarak da artık verilen görevlerde çok daha başarılı oluyor, hem rütbesinin hem de olgunlaşmanın getirisi ile daha düzenli bir grafik sergiliyordu. Bu durum ise ona yardımcı kaptanlığın önünü açabiliyordu ama onun genç olması diğer kaptanlar tarafından eksi bir yön olarak belirtiliyor ve bu yüzden de onun yardımcı kaptan olmasına karşı çıkıyorlardı.
Sıradan geçen günler gittikçe artmaya başlamıştı. Sıradan hollowlar yok ediliyor ve geri dönülüyordu. Diğer taraftaki bu sessizliği kaynağı büyük bir saldırı için hazırlık olsa da Shinigami’lere bu durumdan bahsedilmiyordu. Çünkü gelecek saldırının büyüklüğü bilmeleri onları kahredecek bir düzeyde olacağına inanıyorlardı. Bu saldırının engellenmesi için ise karma bir takım hazırlanmış ve çeşitli takımların kaptanları ve yardımcı teğmenler bu görev için seçilmişti. Öte yandan bu karma takıma destek bir kuvvet hazırlanmış ve bu takımın başına da Daisuke getirilmişti. Bu Daisuke’nin bugüne kadar elde ettiği en büyük başarı olmuştu. Görev ise 4-5 gün sürecekti ve bu sürenin sonunda eğer karma takım gelmezse destek kuvvet yola çıkacaktı.
Karma takım göreve çıkmıştı ve Daisuke de her ihtimale karşı emrinde bulunan diğer shinigamileri bir arada tutuyor, onları her an hareket edebilecekmiş gibi tetikte tutuyordu. İçindeki kötü his buna sebebiyet verse de gerçekleşmesini hiç ama hiç istemiyordu. Aradan sadece 2 gün geçmişti ki Daisuke’ye bir an önce takımını hazır hale getirip en geç bir gün içinde yola çıkması emredilmişti. İçindeki kötü hisse lanetler savurarak takımını saatler içinde hazırlayıp yola çıkmak için izin istemişti. Hiç kimse Daisuke’nin bu kadar kısa sürede hazırlıkları tamamlamış olmasına inanmıyordu ama kaybedilecek zamanın olmayışından dolayı ona gerekli izin verilmişti. Çok hızlı bir şekilde ilerleyen takımının başında dikkatle hem rotayı tespit ediyor hem de takımın bir arada olup olmadığını inceliyordu ki uzakta göreve giden takım kaptanlarının Arrancarlar ile mücadele ettiğini gördü. Bazı kaptanlar ve yardımcıları yerde yatıyorlardı ve içlerinden sadece birkaçı dövüşlerini sürdürebiliyorlardı. Daisuke takımını ikiye bölerek bir grubun yaralılarla ilgilenmesini diğer grubun ise savaşan kaptan ve yardımcılara yardım etmesini emrederek çok yaklaştığı bir Arrancar’a saldırdı.
Birkaç saatlik mücadelenin ardından Arrancarlar geri çekilmiş ve ortalık durulmuştu. Daisuke bu savaştan iki üç tane yara ile çıkmış ve hemen diğerlerinin yardımına koşarak Seireitei’ye geri dönmüşlerdi.
Aradan geçen bir iki gün sonra Daisuke kaptanların toplantısına çağrılmıştı. 3. teğmen olarak oraya gitmek demek ya cezai bir işlemle karşılaşmak ya da rütbe atlamak anlamına geliyordu. Şu an için yeni bir rütbe artışı beklemediği için Daisuke bu savaşta bir parça sorumsuz davrandığı için ceza alacağını düşünerek çekingen bir şekilde toplantı yerine varmıştı. İçerinin ihtişamı karşısında dizlerinin titremesine engel olamıyor, çekingen tavrı daha da artıyordu. Kısa bir sessizliğin ardından Gotei 13’ün lideri gür sesi ile Daisuke’ye seslenmişti: “Yuudai Daisuke… Geçen savaşta gösterdiğin durum bizi hem çok sevindirdi hem de bir parça hayal kırıklığına uğrattı. Savaş sırasında bir parça da olsa sorumsuz davranman ve kendi hayatını tehlikeye atman çok yersizdi. Öte yandan gösterdiğin cesaret ise takdiri hak eden bir durumdu. Bu toplantının bir konusunda sendin Yuudai Daisuke. Şimdi sana toplantıda çıkan kararı söylüyorum. Yuudai Daisuke, savaşta gösterdiğin sorumsuz tutum yüzünden bir hafta Zanpaktou’nun mühürlenmesine ve savaşta gösterdiğin başarıdan dolayı da 5. Takım’ın yardımcı teğmenliğine terfi edilmesine karar verilmiştir.”
Bu günden sonra görevleri daha da artan Daisuke bir gün nereden geldiği bilinmeyen bir zarf ile Seireitei'nin dışına yapılacak bir Menos saldırısı olacağını öğrendi. Bunun içinde şimdiden kimseyi telaşlandırmaması gerektiğini düşünüp zarfta söylenen yere gitti. Fakat ortalıkta ne Menos'lardan izler vardı ne de herhangi bir hollow'dan. Daisuke orada beklemeye başlamıştı. Zanpaktou'sunu sıkıca tutuyordu. Birden yüzünde hissettiği bir acı ile elini yüzüne götürmüştü ve ilk kez o kemiğimsi maskeyi hissetmişti. Sonrası ise bir zindan karanlığıydı. Merkez 46 Daisuke'nin "hollow dönüşümü" gerçekleştirdiğine karar kılmıştı ve idamına karar vermişlerdi. Daisuke ise bunun isteyerek yapmadığı bir şey olduğunu defalarca anlatsa da kimseyi inandıramamış ve bir şekilde o kahrolası zindandan kaçmayı başarmıştı. Daha sonra buraya, Dünya'ya gelmişti.
Temsili Resim:Sevdikleri:Hayatından en çok sevdiği şey Zanpaktou'sudur. Bir diğer sevdiği özelliği ise kaybolmaya yüz tutmuş arkadaşçıl yapısı ve insanları eğlendirme isteğidir.
Sevmedikleri:Dünya'dan ve Seireitei'den nefret etmektedir.
Güçlü Yanları:Kendisine güvenmesi ve savaş durumunda hızlı düşünüp, uygulamaya koyması.
Zayıf Yanları:Sorumsuz kişiliği ve Zanpaktou'suna neredeyse aşık olması.